58. Antalya Altın Portakal Sinema Şenliği’nde En Uygun Bayan Oyuncu Ödülü’nü kazanan Nihal Yalçın’ın konuşmasını sırasındaki tutumu nedeniyle gündem olan Tamer Karadağlı yeni bir açıklama yaptı.

“BİR KÜME BENİ İTİBARSIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYOR”

“Bir küme beni koordineli bir biçimde itibarsızlaştırmaya çalışıyor bayan düşmanı olarak. Latife mı yapıyorsunuz?” diyen Karadağlı, kelamlarını şöyle sürdürdü:

“KİMSE KUSURA BAKMASIN BEN MİLLİYETÇİ BİR İNSANIM”

“Kimse kusura bakmasın ben milliyetçi bir beşerim. Ben Türk milliyetçisiyim. O vakit beni çağırmayacaktınız! Ben oraya siyasi bir iş için gitmedim. Ben oraya oyunculuğunu beğendiğim bir bireye ödül vermeye gittim. Ahmet Mümtaz Taylan’ın dediği üzere ona herhalde Selahattin Demirtaş fısıldadı!”

“BEN ARTTA TUZLUK ÜZERE BEKLEDİM”

Magazin Noteri’ne konuşan Karadağlı’nın açıklamarından satır başları;

“Beni sahneye çağırdılar mükafatı aldım, kendisinin gelmesini bekledim. İmgelerde de var. Sahneye geldiği anda mükafatı vermeye teşebbüs ediyorum. Lakin bize hiç merhaba demeden bir anda ardını dönüp konuşmaya başladı. Geriye çekildim ve dinlemeye başladım. Benim beklediğim bütün dünyada olduğu üzere mükafatını alıp teşekkür edip konuşmasını yapmasıydı. Müdahale edecek sunucular var fakat kimse müdahale etmedi. Ben de artta tuzluk üzere beklemeye başladım. Derdim hakikaten mükafatla fotoğraf vermesiydi. Mükafatla birlikte konuşmasını yapmasıydı. Siyasi kimliğini düşünerek hareket etmedim…”

“MİMİKLERİMİ GİZLEYEMEDİM, MÜKAFATI VERİP GERİ ÇEKİLDİM”

Benimle göz kontağı bile kurmadı. Benim derdim esasen mükafatını verip alkışlayıp sahneden inmekti. Tertipte aslında mükafatı verenler bir konuşma yapmıyor. Heyet üyeleri konuşma yapıyor. Benim şaşırdığım noktalar esprileriydi. ‘İnanmıyordum mükafatı alacağıma demek ki rakiplerim çok kötüymüş’, ‘Seneye de erkek oyuncu kısmında aday olmak istiyorum’ deyince onlara şaşırdım. Oscar yahut Emmy mükafatlarına de baktığımızda mükafatı alan kişi öteki adaylara da teşekkür eder, burada tam aksisi bir şey oldu. Bu biraz tuhaf geldi. Mimiklerimi gizleyemedim. Konuşmasını kesip girmek de istemedim. Boşluğunu bulup mükafatını verip geri çekildim. Onun üstüne ‘Kim verdi bu mükafatı, sus mu dediniz?’ dedi.

“SAHİP ÇIKANLARA BAKTIĞIMIZDA ÖBÜR SORU İŞARETLERİ VAR”

Bu bayan düşmanlığı üzere tabirlerin kapak olduğunu kitabın içinin farklı olduğunu düşünüyorum. Mükafatını vermiş olmam beni bayan düşmanı mı yapıyor? Eski karıma mı şiddet uygulamışım? Kızıma, anneme mi düşmanlık yapmışım? Bunu anlayabilmek mümkün değil. Birinci başta konuşmaların üzerinde durmadım. İki üç gün konuşulur biter diye düşündüm. Lakin bu bir nefret telaffuzuna hakikat dönmeye başlayınca işin içine siyasi isimler de girmeye başladı. Sahip çıkan isimlere baktığımızda da öbür soru işaretleri ortaya çıkmaya başlıyor.

“DÜN BENİMLE DALGA GEÇEN BİR GÖRÜNTÜ ÇEKMİŞLER”

Dün benimle dalga geçen bir görüntü çekmişler. Daha evvel üretim sorumlusu olarak birlikte çalıştığım Zeynep Ocak ile. Onu aradım. ‘Çok beğendiğim bir oyuncu. Ben politik bir taraftan bakmıyorum’ dedim. O da ‘Orası politik bir yer. Keşke 15 dakika konuşsaydı. Biz bunun için uğraşıyoruz. Size olan hal şimdiye kadar sizin sembolize ettiğiniz karakterler (Çocuklar Duymasın-Haluk, Göktürk Albay) yüzünden. Bunun üzerine Kürt kökenli bir oyuncuya mükafatı siz verince bu yüzden reaksiyon topladınız’ dedi.

“ACABA KENDİSİ ‘PKK TERÖR ÖRGÜTÜ’ DİYEBİLİYOR MU?”

Dünden beri kolektif biçimde bana, kızıma bildiriler gelmeye devam etti. Hanımefendiye Pervin Buldan, Canan Kaftancıoğlu sahip çıkıyor. Bu sefer de öteki soru işaretleri ortaya çıkıyor. Kürt kökenli olmak öteki lakin ben PKK terör örgütüne karşıyım. Sanki kendisi PKK’ya terör örgütü diyebiliyor mu? Kendisi bir YouTube görüntüsünde ‘Son bir tweet atacak olsam Selahattin Demirtaş’a özgürlük derim!’ diyor. Selahattin Demirtaş ise ‘Biz Abdullah Öcalan’ın heykelini dikeceğiz!’ diyor. Yani bu kanıyı mi benimsiyor hanımefendi? Sormak gerekiyor.”