• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Savcı Mehmet Selim Kiraz, şehadetinin 7’nci senesinde anılıyor

Savcı Mehmet Selim Kiraz, şehadetinin 7’nci senesinde anılıyor



Kiraz, vazife yaparken rehin alındığı makamında saldırıya uğradı. Şehit savcının vefatının yıl dönümünde yaşanmış olan süreç bir kez daha gündeme geldi.

46 yaşındaki Mehmet Selim Kiraz, İstanbul Hakkaniyet Sarayı’ndaki makam odasında görevini yürütürken, alçak saldırıda katledildi.

Evli ve 2 çocuk babası Kiraz’a hücum, 31 Mart 2015’te terör örgütü DHKP-C üyesi Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafınca düzenlendi.

MAKAM ODASINDA ŞEHİT EDİLDİ

DHKP-C üyelerince rehin alındıktan sonrasında şehit edilen Cumhuriyet Savcısı Kiraz, vefatının 7’nci senesinde anılıyor.

Mersin İmam Hatip Lisesi’nde okuyan Kiraz, hem de terzi çıraklığı yaparak aile bütçesine katkı sağlamaya çalıştı.

SAVCI KİRAZ’IN KARİYERİ

Kazanılmış olduğu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1994 senesinde mezun olan Kiraz, 1995 senesinde hakim talibi olarak Mersin’de göreve başladı ve sırasıyla Erzincan, Davet, Karaman, Kazım Karabekir, Iğdır ve Osmaniye cumhuriyet savcılıkları görevini yürüttü.

Kiraz, 2010 senesinde Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığına atandıktan 4 yıl sonrasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Işyar Suçları Bürosu’nda göreve getirildi.

6’NCI KATINDAKİ ODASINDA REHİN ALINDI

Berkin Elvan’ın ölümüne ilişkin soruşturmayı da yürüten Kiraz, avukat benzer biçimde hareket ederek Çağlayan’daki İstanbul Hakkaniyet Sarayına giren terör örgütü üyeleri Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafınca adliyenin 6’ncı katındaki odasında rehin alındı.

Vaka, saat 13.56’da, “Berkin Elvan’ın ölümüne ilişkin soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Işyar Suçları Bürosu Savcısı Mehmet Selim Kiraz, adliyedeki odasında rehin alındı.” ifadeleriyle kamuoyuna duyuruldu.

Yetkililerin yoğun uğraşları, ailesi, sevenleri, emek harcama arkadaşları ve gelişimleri anbean takip eden kamuoyunun uzun devam eden bekleyişi, duyulan tabanca sesleriyle yerini endişeye bıraktı.

TÜM MÜDAHALELERE RAĞMEN KURTARILAMADI

Tabanca seslerinin duyulmasından bir süre sonrasında vurulmuş olduğu anlaşılan Kiraz, ambulansla hastaneye kaldırıldı.

Savcı Mehmet Selim Kiraz’la ilgili fena haber, saat 23.20 sıralarında İstanbul İl Sıhhat Müdürü Selami Albayrak tarafınca verildi. Albayrak, operasyonun arkasından ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan 46 yaşındaki savcı Kiraz’ın, tüm müdahalelere karşın yaşamını kaybettiğini deklare etti.

İki terörist de vaka esnasında güvenlik güçlerince etkisiz hale getirildi.

Savcı Mehmet Selim Kiraz, şehadetinin 7 nci yılında anılıyor #1

“ALLAH KİMSEYE BÖYLE BİR OLAY YAŞATMASIN”

Oğlunun örnek yaşamı ve elim vakayla ilgili daha ilkin anlatmadığı bazı mevzuları samimiyetle paylaşan Hakkı Kiraz, “Tanrı hiç kimseye bu şekilde bir vaka yaşatmasın. Oldukça zor bir şey. Kısaca 8,5 saat, demek istemiyorum, içimden gelmiyor, evladınızın ölümünü anbean, saniye saniye gözünüzle seyrediyorsunuz. Kısaca bu şekilde bir vaka yok. Fakat nasıl yapsak, takdiri tanrısal bu.” dedi.

“Bu insanoğlu bu devletten ne istiyorlar?” diye soran Kiraz, hiç kimseye bir zararlarının olmadığını ve oğlunun tek gayesinin, tanrısal adaleti kanunlar çerçevesinde tecelli ettirmek bulunduğunu açıkladı.

Baba Kiraz, şöyleki devam etti:

“Oğlumun asla hiç kimseye herhangi bir haksızlık yapma niyeti yoktu. Bakmış olduğu davalara en ince noktasına kadar hassasiyetle bakardı ve hakkın tecellisini sağlardı ve bu şekilde bir insanı siz kalkıyorsunuz adliyeye avukat kılığında giriyorsunuz, odasına giriyorsunuz, rehin alıyorsunuz, elini kolunu bağlıyorsunuz, şu demek oluyor ki o günkü manzaraları anlatmama gerek yok. Bir de bu yetmiyormuş benzer biçimde kendi çalmış olduğu bilgisayarıyla tüm dünyaya canlı gösterim yapıyorsunuz ve birileri de maalesef oldukça üzücüdür ki ara sıra kalkıyor sizin de haklarınızı korumak için çaba sarfediyor. Sizin mağdur olduğunuzu ileri sürüyor. Bu şekilde bir dünya yok, bu şekilde bir demokrasi ülkesi de yok. Şimdi siz gideceksiniz adliyede bir savcıyı rehin alacaksınız, 8,5 saat şov yapacaksınız, akabinde de katledeceksiniz. Bu şekilde bir vaka yaşanmamıştır fakat nasıl yapsak, takdiri tanrısal diyoruz.”

Savcı Mehmet Selim Kiraz, şehadetinin 7 nci yılında anılıyor #2

“DEDE KALK, BABAMLA İLGİLİ ÇOK KÖTÜ BİR HABER VAR TELEVİZYONDA”

Kiraz, o gün rehin alma vakasıyla ilgili haberi iyi mi öğrendiklerini ve neler yaşadıklarını şöyleki söyledi:

“Esasen televizyondan izlemezden ilkin arkadaşları haber almışlardı. Bizlere gelip oturdular, baktım ki anormal bir durum var. Sonrasında daha 5 dakika geçmeden arka odadan benim torunum geldi, elini dizime koydu, ‘Dede kalk, babamla ilgili oldukça fena bir haber var televizyonda, fakat oldukça fena’ dedi. ‘Kızım yok, bir şey olmaz’ dedim. ‘Fakat dede oldukça fena, ciddi bir haber’ dedi. 7 yaşlarında, ne günahı var bu çocuğun? Eşim geldi, bana baktı, ‘Bu oğlan gitti’ dedi. ‘E hanım nasıl yapsak, bir şey olmaz’ dedim. Eğer kaderimizde var ise gidecek. Bir saniye bile ileri geri alamayız biz.

Eşimin yüreği tunç değil, çelik değil, taş değil, anne yüreği. Oturduk kalktık birbirimize baktık. Arkadaşları bizleri teselli etmeye başlıyorlar. ‘Acaba bu vaka bizlere karşı mı yoksa başka bir amaçları mı vardır’ diye düşündüm. Oğlumun suçundan dolayı, eksikliğinden dolayı değildir, hiç kimseye de haksızlık etmemiş. Ve ben inanıyorum, elhamdülillah çok da fazla mutluyum. Bilerek oğlumun kursağına bir haram lokma da sokmamışım. Düşündüm taşındım, dedim, ‘Bu devlete karşı meydana getirilen bir saldırıdır.’ E madem ki bu devlete karşı yapılmıştır, madem ki ikimiz de devletin bir vatandaşıyız, eğer bu devlete yapılıyorsa bu hücum bizlere de yapılmış oluyor. ‘Hanım gel Tanrı’a teslim olalım, kaderde ne var ise olacak, biz Tanrı’a yalvaralım, Tanrı imanımızı ve aklımızı başımızdan almasın, şaşırmayalım, yanlış bir şey söylemeyelim, olacaksa olsun’ dedim. Düşünebiliyor musunuz? Ya gözünüzden sakınıyorsunuz, yememişsiniz yedirmişsiniz, içmemişsiniz içirmişsiniz. Herkesten sakınıyorsunuz ve iki tane terörist geliyor, gidiyor adliyede çalmış olduğu odada rehin alıyor ve o manzaralar. Unutamıyorsun, unutamıyoruz, mümkün değil. Ya vakit geçmiyor biliyor musunuz?”

“BİR PARTİ GENEL BAŞKANI ‘BEN ARACI MİLLETVEKİLİ GÖNDERİRSEM PARTİM ZARAR GÖRÜR’ DEMİŞ”

“Yaşadığınız acabalar da var. Bu şekilde bir durum sürüyor değil mi?” sorusuna Hakkı Kiraz, “8,5 saat hop kalkıyorsun hop oturuyorsun. O acabalara ulaşınca, bir ara baktım arkadaşları sağ olsun doğal bizi teselli etmek için gerekenleri yapıyorlar. Sürekli bağlantı halindeyiz. ‘Tamam’ dediler, bir şahsı söylediler, adını söylememe gerek yok, bir milletvekilini çağırmışlar. Gelsin aracı olsun diye. ‘Biz bırakırız, vakası sonlandırırız.’ ‘İyi’ dedik. Bir ara emin olun hoşuma da gitmedi değil. ‘Olur’ dedim, ya bir ihtimal olabilir. Kısaca neticede bazı şeyler oluyor bu şekilde. Kendimizi en kötüsüne hazırladık. ‘Olacaksa olacak’ dedim. ‘Burada kaderimiz buysa olacak.’ Ben halen, 7 yıl geçti, kapı kimi zaman çalışılmış olduğu vakit acaba diyorum geldi mi?” yanıtını verdi.

Kiraz şöyleki devam etti:

“Bir de bu şekilde bir vaka var. İşte bir milletvekilinin adını söylediler. O milletvekili de tüm bundan önceki eylemlerde, şurada burada hep onlarla bu şekilde kol kola kenetlenmiş vaziyette eylemlere katılmış. ‘Olabilir, arkadaşlarıdır, olsun’ dedim. Fakat dediler ki milletvekili telefonunu kapatmış, yeniden firar etmiş. Mensubu olduğu partinin Genel Başkanını aramışlar, ‘Ben gönderirsem partim zarar görür’ demiş. Bir an için orada bir durdum. ‘Yahu’ dedim, farz edelim Seyahat vakalarında ‘Demokrasi havarisiyiz’ deyip mangalda kül bırakmayan nice nice insanoğlu, ‘Biz insanız, biz insan hakları savunucusuyuz’ diyen insanoğlu çıktılar, bir ağacın kesilmesini bahane ederek Türkiye’yi neredeyse yok etmeye çalıştılar. Meydanları yıktılar. O denli insan. Kısaca bu tarz bir olay olabilir mi? Fakat burada bir can var, çıt yok. Fakat söz mevzusu onlar olunca işte, ‘Ben Avrupa’da, şu üniversitede insan hakları mevzusunda master yapmışım, ben uzmanım’, işte gazeteciler olsun, şu-bu olsun falan, baktım hiçbirisinden ses yok. O an için şöyleki bir düşündüm, tüm samimiyetimle söylüyorum, daima da iftiharla söylüyorum, kim iyi mi anlıyorsa idrak etsin. ‘Ya’ dedim, ‘bu devlet iki tane teröristle pazarlık yapmaz ve yapmamalıdır da. Ben yapmasını da istemiyorum. Eğer eğer bu insanoğlunun yada bu insanların vasıtasıyla yapılacak pazarlık sonucu oğlumun ömrü uzayacaksa onu da istemiyorum. Bu devlet boyun eğmesin. Namerde muhtaç olmaktansa ben mertçe ölmeyi yeğlerim.”

Savcı Mehmet Selim Kiraz, şehadetinin 7 nci yılında anılıyor #3

“‘BİZ OĞULSUZ KALABİLİRİZ’ DEDİĞİM ZAMAN DÜNYAM YIKILDI”

“O milletvekilinin size erişme çabasında olmadığını görünce mi bu şekilde düşündünüz?” sorusuna Hakkı Kiraz, “Doğal, açıkçası öyleki. Bir de ‘Hanım gel’ dedim. Doğal bunu söylemek şu anda, burada kolay. Fakat bir de hanımımla çocuklarla sağda solda telefonlarla konuşuyorum sürekli, yürek durmuyor.” karşılığını verdi.

Hitabı esnasında ara sıra duygusal anlamış olur yaşayan Kiraz, yaşadıklarını şöyleki söyledi:

“Hanım eğer kaderimizde bu var ise biz bu kaderi öpüp başımıza koyalım, namerde de muhtaç olmayalım’ dedim. Esasen biz ayetin mealine inanç etmişiz. Ecel gelmişse asla kimse ne bir saniye ileri ne bir saniye geri getirebilir. Niye ben boyun eğeyim? Esasen adamlar da yok piyasada. Bir de devlet bunlara boyun mu eğsin? ‘Biz oğulsuz kalabiliriz’ dedim. Aynen bunu hanımımla konuşuyoruz. Doğal anne yüreği dayanır mı? Ben konuşuyorum, benim yüreğim hakkaten öyleki miydi? Ben kan yutuyordum, ciğerlerim parçalanmış. Hanımın halini görüyorum, içime bakıyorum. Fakat gene de dedim ki ‘Bu devlete karşı yapılmış bir saldırıdır. Biz oğulsuz kalabiliriz. Torunlarımız yetim kalabilir, gelinimiz dul kalabilir, kızlarımız ağabeysiz kalabilir, ailemiz de Selim’siz kalabilir, normaldir. Binlerce Selim’imiz olur, binlerce daha torunumuz olur. Bu duyarlı millet bizim evladımız olur. Fakat eğer devlete zarar gelirse, devlete halel gelirse, devlet yok olursa, ikimiz de yok oluruz. Biz devletsiz yaşayamayız, bir de onurumuz vardır’ dedim. ‘Onurumuzu da koruyalım, oğlumuz ölebilir fakat onurumuz… Biz bir oğul daha bulabiliriz fakat onurumuz yok olursa biz onurumuzu bulamayız yeniden. Tanrı şahidim olsun, Tanrı benim kalbime, eşimin kalbine öyleki bir ferahlık verdi, öyleki bir rahatlama geldi bizlere. Eşim döndü, ‘Doğru söylüyorsun’ dedi. ‘Verince bizlere mi sorulmuştu sanki, alınca da bizlere sormaz, bizlere soracaktır da değil’ dedi. Fakat Tanrı bizim sabrımızı almasın bizlerden, sabrımızı artırsın. Elhamdülillah o gün bir, bugün iki oldukça sabırlıyız. Yüreğimiz yanıyor mu? Özlemiyor muyuz? Oldukça özlüyoruz. Asla gece olmasını istemiyorum. Geceler bitmiyor.”

“BİZ AĞABEY-KARDEŞ GİBİYDİK”

Baba Kiraz, “Yüreğinizdeki har devam ediyor mi?” sorusunu da “Asla soğumamış. Ben kimi zaman kendi kendime diyordum ki ‘Yahu acaba biz mi abartıyoruz?’ Bizim Selim’le baba oğul ilişkimiz yoktu. Biz ağabey kardeş gibiydik. Burada oturuyor, gece saat 03.00’e kadar memleket meselelerini konuşuyorduk. Benim sağımdı, solumdu, her tarafım, her şeyimdi. Onunla birlikte, bir arkadaşımdı. Ve bizim öyleki bir mutlu ailemiz var ki.” diye konuştu.

Kolay bir şey yaşamadıklarını ve her şehitliğin oldukça mühim bulunduğunu vurgulayan Kiraz, “Her şehit ailesinin döktüğü gözyaşı da oldukça önemlidir. Fakat bizimki birazcık hani farklıdır. Ben YouTube’a giremiyorum biliyor musunuz? YouTube’u aç Mehmet Selim yada Hakkı Kiraz yaz, ilk günkü vaka orada duruyor. Twitter’a gir, gene aynı. İnternete gir gene aynı. Ya bu bizim cezamız mı?” diye sordu.

Devletin büyük duyarlılık göstermesine karşın görüntülerin bu sitelerden kalkmadığını ve başka yerden tekrardan yayımlandığını aktaran Kiraz, şehitlere kurşun sıkanların vatanın tüm nimetlerinden yararlandığını ve bunun kendisini acıttığını da dile getirdi.

“Bu şekilde bir dünya yok, bu şekilde bir ülke yok, bu şekilde bir demokrasi de yok. Sen hiçbir teröristi savunamazsın kardeşim ya. Fakat ne yapıyor, bakıyoruz televizyonda. Hiçbir şehit ailesinden bahsetmeyip bir tek teröristin cezaevinde rahat etmediğini mevzu eden insanoğlu var. Ya bu vicdan mı bu hak mı bu hakkaniyet mi?” diyen Kiraz, bu insanların şehit ailelerine empati yapmaları icap ettiğini sadece o vicdana haiz olmadıkların söylemiş oldu.

Havaalanında terörist yanlısı milletvekillerinin VIP’den yararlandığını, oğlu adliyede şehit olurken adalet sarayı bahçesinde ‘Ikimiz de sizi seviyoruz güzel yürekli insanoğlu’ deyip çarpıcı söz atan milletvekili bulunduğunu belirten Kiraz, “Bakın bir de bu şekilde bir zihniyet var. Fakat bakıyorum elini kolunu sallıyor VIP’ten geçiyor, oturuyor salonda. Kahvesini yudumluyor, pastasını yiyor ve tayyare da onu bekliyor VIP’li olduğundan. Bu şekilde bir dünya yok. Olmaması lazım fakat nasıl yapsak yasalarımız buna cevaz veriyor. Fakat biz şikayetçi miyiz? Değiliz. Devlet kalımlı olsun, millet var olsun bu bizlere yeter. Biz bu devlet bu millet için varız. Her şey bu devlete feda olsun.” diye konuştu.

Savcı Mehmet Selim Kiraz, şehadetinin 7 nci yılında anılıyor #4

“HASTANEDE BENİ TANIYAN BİRİ BOYNUMA SARILIP AĞLADI”

“Metanetiniz oldukça takdir görmüş oldu. Bir baba olarak yüreğiniz yanarken bu tür şeyleri düşünmek de oldukça kolay şeyler değil. İnsanlar size haiz çıktılar mı?” sorusuna Kiraz, “Yaşadıklarımız hakkaten kolay şeyler değil” dedi.

Bu millete şükran borcu bulunduğunu, devlete, adalet sarayı teşkilatına da müteşekkir kaldığını ifade eden Kiraz, “Benim oğlum sanki adliyede çalışıyor, hayattadır. Esasen hepsi benim kardeşim evladım. Ve o muameleyi de kendilerinde görüyorum. Devletten de o muameleyi görüyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızdan tutun en alt kademede çalışan devlet görevlilerine, artı halkımıza. Bu duyarlı, kadirşinas, mümtaz halkımız bizi görüyor.” dedi.

Bigün bir hastanede tabip sırası beklerken bir kişinin kendisine baktığını ve son olarak dayanamayıp yanına gelmiş olarak konuştuğunu özetleyen Kiraz, gözyaşlarına hakim olamayarak şunları söylemiş oldu:

“Şu şekilde göz göze ulaşınca geldi, ‘Ağabey ben yanlış mı görüyorum yoksa sizi hakkaten tanıdım mı?’ dedi. ‘Siz şehit savcımızın babası değil misiniz?’ diye sordu. Gözünün içine baktım, ‘Evet’ dedim. Evet dememle beraber adam boşaldı, gözyaşlarını tutamadı, sarıldı boynuma. ‘Biz o gün kalktık oturduk yakarış ettik, fakat Tanrı dualarımızı kabul etmedi.’ dedi. ‘Tanrı duanızı kabul etti’ dedim. ‘Tanrı bizim için bu şekilde hayırlı görmüştü, bu şekilde oldu.’ Şimdi bu şekilde duyarlı insanlarımıza ben minnettarım. Hiçbir şikayetim yok bu mevzuda.”

“8,5 SAAT OĞLUMUZLA İMTİHAN EDİLDİK”

Oğlunun görüntülerinin bir tv kanalı tarafınca Avrupa’ya canlı verildiğini, Hindistan, Suriye, İtalya ve Fransa’dan arkadaşlarının arayıp “Senin oğlun mu?” diye sorduklarını özetleyen Kiraz, “Düşünebiliyor musunuz, 8,5 saat oğlumuzla sınav edildik. Döndüm dolaştım. Oldukça zor olsa gerek. Fakat ‘Bizlere değil bu, devletedir’ dedim. ‘Devleteyse bizim dik durmamız lazım. Yüreğimize taş basalım’ dedim hanıma” ifadelerini kullandı.

Kiraz, oğluyla olan bir anısını şöyleki söyledi:

“Mersin’de bigün bizim evde sabah namazına gideceğim, çıktım vestiyerden Selim’in montunu üzerime geçirdim gittim. Döndüğümde kapıyı açtı. Üzerimde montunu görmüş oldu direkt annesine gitti. ‘Başka bir şey bulamadı mı babam’ diye sordu. Anası sorunca, ‘Ne kadar kıymetli montu var, gideyim bir tane daha alayım ona, bu bana kalsın’ dedim. Sorun ne biliyor musunuz? İki tane evladı var, okumuş, savcı olmuş, mesleğini eline almış, eşi hakim, fakat cebinde sigarasıyla çakmağı varmış. Ben o montu giyip elimi cebine atmışsam sigarayla çakmağı görmüşüm. Niye ben görmüşüm diye üzülmüş, utanmış. Bana, ‘Baba ne olursa olsun keşke sen görmeseydin sigaramı’ dedi. Şimdi bu şekilde bir çocuğa ne dersin?

Savcı Mehmet Selim Kiraz, şehadetinin 7 nci yılında anılıyor #5

“OĞLUM BERKİN ELVAN’IN BABASINA ‘HİÇ ENDİŞE ETME SENİN OĞLUNUN HAKKINI KAYBETMEM’ DEDİ”

“Vakada Berkin Elvan’ın ailesine ulaşılmadı mı onlar aracı olmayı kabul etmediler mi?” sorusuna karşılık, “Ulaştılar” yanıtını veren Kiraz, merhum oğlunun Elvan ile ilgili soruşturma dosyasını eve getirip, eski adalet sarayı çalışanı olduğundan kendisine de gösterip görüş aldığını belirterek şöyleki devam etti:

“‘Babacığım bir yanlış yapmayalım, dosyaya sen de bir bak’ dedi. ‘Sonuçta 15 yaşlarında bir çocuk kasten yada kazara ölmüş ve ben bunun dosyasına bakıyorum. Tanrı adına vallahi billahi ki sen dahi çıksan karşıma ben seni kayırmam, kaldı ki kimseyi’ dedi. Onun için oldukça titiz. Sonuçta 15 yaşlarında bir çocuktur. Yalnız annesini ve babasını, Sami’dir babasının adı, çağırmış, sağlar, benimle de görüşmemişler, ellerini vicdanlarına koysunlar, oğullarının dosyasına bakan savcı benim oğlum, Mehmet Selim Kiraz, onları çağırdığı vakit, ‘Sami Amca senin oğlunun dosyasına ben bakıyorum, bakacağım, elimden geleni de yapacağım’ demiş mi dememiş mi? Babasını odasına çağırmış, ‘Asla kaygı de etme, Tanrı da şahidim olsun, kim çıkarsa geçsin karşıma ben senin oğlunun hakkını kaybetmem, sonuçta 15 yaşlarında bir çocuk kasten yada kazara öldürülmüş, fakat senin oğlunun hatırı için de sebepsiz yere bu avukatlarınızın söylediği benzer biçimde asla kimseyi de suçlamam haksız yere. Ben dosyayı hazırladım. Dosyayı tamamladım. Adli Tıp Kurumuna gönderiyorum. Kurumdan gelecek rapora bakılırsa iddianamem hazırdır. Davayı açacağım artık mahkeme iyi mi karar verir mahkeme bilir.’ demiş.

Bunu söyleyen bir adam. Babasıyla da bu şekilde görüşen bir adam. 3 gün sonrasında dosyayı Adli Tıp Kurumuna gönderiyor. 3 gün sonrasında siz gidiyorsunuz, bu vakası yapıyorsunuz. Sizin derdiniz, davanın bitmesi mi yoksa başka bir şey mi? Doğal ki derdiniz başka bir şey fakat benim oğlumun ne günahı vardı? Ben sizlere, ah etme etmemişim bugüne dek, bir tek ve bir tek sizi ve sizi destekleyenleri Tanrı’ın o mahkeme-i kübradaki adaletine havale ediyorum. Başka bir şey demiyorum. Bugüne dek bu sözü söylememişim ha, ilk kez siz sordunuz, ben de söyledim. Sami Bey’i çağırdılar, o da gelmiş, seslenmiş de o teröristlere. ‘Benim ciğerim yandı siz başkasının ciğerini yakmayın’ diye. Fakat dinlemediler. Demişler ki ‘Seninle ilgili bir şey değil.’ Niyete bakın. Sami bey, ‘Vazgeçin bu işten’ demiş. Fakat dinlememişler. Şimdi bu böyleyken bu tarz şeyleri korumak için çaba sarfeden, ‘Biz insan hakları, demokrasi savunuyoruz, savunucusuyuz, master yapmışız’ diyen, mangalda kül bırakmayan sözüm ona adamlar, o gün dilini yuttu, kayıplara karıştı. Bu işte insanoğlunun yüreğini yakan bunlar işte, fakat ne yapacaksın?”

Savcı Mehmet Selim Kiraz, şehadetinin 7 nci yılında anılıyor #6

SORUŞTURMA SÜRECİ

Kiraz’ın şehit edilmesine ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca vaka gününe ilişkin paylaşılan fotoğraflarda, Kiraz’ı şehit eden teröristler Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol’un, ayrı ayrı adliyeye girişleri yer aldı.

Teröristlerden birinin avukat girişinden elinde cübbeyle öteki teröristin ise vatandaşların girmiş olduğu kapıdan arama yapılarak adliyeye girmiş olduğu belirlendi. Paylaşılan fotoğraflarda, Yayla ve Doğruyol’un adalet sarayı içinde koridorlarda yürüdükleri, buluştuktan sonrasında da Kiraz’ı şehit ettikleri odaya girdikleri anlamış olur yer aldı.

9 ŞÜPHELİ HAKKINDA YAKALAMA KARARI

Saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin, rehin alma esnasında Yunanistan ile telefon görüşmesi yaptıkları ve söz mevzusu görüşmelerde savcının öldürülmesi emirini aldıklarını tespit eden savcılık, 30 Mart 2016’da DHKP-C yöneticisi 9 şüpheli hakkında tutuklamaya yönelik soruşturma sonucu çıkardı.

Eylemi gerçekleştiren teröristlere tabanca temin eden ve onları evinde barındırdığı iddia edilen 2 şüpheli gözaltına alındı. Teröristlere, saldırıda kullanılan silahı temin etmiş olduğu iddiasıyla aranan eski avukat Murat Canım da 27 Mart 2018’de yakalandı.

Savcı Mehmet Selim Kiraz, şehadetinin 7 nci yılında anılıyor #7

İDDİANAMEDEN AYRINTILAR

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 4’ü tutuklu, 1’i tutuksuz ve 9’u firari 14 kişiyle ilgili hazırlanan iddianamede, savcı Kiraz’ın şehit edilmesi eyleminin, örgütün merkez ve genel komiteleri içinde etken olarak etkinlik yürüten sanıkların bilgisi, kabulü ve talimatı olmaksızın işlenmesinin mümkün bulunmadığına dikkat çekildi.

Teröristler Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafınca saldırının örgütün faaliyeti çerçevesinde ve evvel meydana getirilen planlama gereği tasarlanarak işlendiği aktarılan iddianamede, sanık Murat Canım’ın vaka öncesi silahı temin ederek olayın asli faillerinden Şafak Yayla’nın kuryesi Mustafa Koçak’a verdiği iddia edildi.

HAPİS CEZASI TALEBİ

İddianamede, 9 firari sanığın, “anayasal düzeni zorla değiştirmeye girişim” ve “kişiyi yerine getirmiş olduğu kamu görevi sebebiyle tasarlayarak kasten öldürme” suçlarından ikişer kez, sanıklar Mustafa Koçak ve Murat Canım’ın ise “anayasal düzeni zorla değiştirmeye girişim” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi. İddianamede, öteki sanıkların da “örgüte yardım etmek” suçundan 15’er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 22 Kasım 2018’de meydana getirilen ilk duruşmada mahkeme heyeti, firari 9 sanık hakkında tutuklamaya yönelik soruşturma sonucu ve kırmızı bülten çıkarılmasına karar verdi.

DAVANIN 4’ÜNCÜ YILINDA KARAR AÇIKLANDI

Savcı Kiraz’ın şehit edilmesinden 4 yıl sonrasında söz mevzusu davada İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, 11 Temmuz 2019’da kararını deklare etti. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Mustafa Koçak ve Murat Canım’ı, “Anayasayı ihlal” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.

Kurul bu sanıkları ek olarak, savcı Kiraz’ın şehit edilmesiyle ilgili, “kasten öldürmeye yardım” suçundan 27 yıl, “kamu görevlisini silahla hürriyetinden yoksun kılma” suçundan 12 yıl, “Alev ateş Silahlar Kanunu’na karşıcılık” suçundan da 3 yıl ve 2 bin 700 lira da adli para cezası olmak suretiyle toplam 42’şer yıl hapis cezasına mahkum etti.

Savcı Mehmet Selim Kiraz, şehadetinin 7 nci yılında anılıyor #8

FİRARİ SANIKLAR

Mahkeme heyeti, “silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan tutuklu sanıklardan Cengiz Hususi’e 11 yıl 3 ay ve Mithat Öztürk’e de 10 yıl hapis cezası verdi. Sanık Deniz Hususi ise “silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan 6 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Haklarında kırmızı bültenle yakalanma emri çıkarılan firari sanıklar Faruk Ereren, Hüseyin Fevzi Tekin, Mesut Demirel, Musa Aşoğlu, Nuri Eryüksel, Seher Demir, Şadi Naci Özpolat, Şerefettin Gül ve Zerrin Sarı’nın dosyalarını ayırdı.

“ŞAFAK YAYLA, SANIK CENGİZ ÖZEL’İN EVİNDE KALIYORDU”

Mahkeme heyetinin 3 Eylül 2019’da tamamladığı gerekçeli sonucunda da sanık Mustafa Koçak hakkında yargılama sürecindeki negatif tutum ve davranışları, pişmanlık duymaması sebebiyle ceza indirimi uygulanmadığı ifade edildi.

Sanık Cengiz Hususi’in evinin güvenli kabul edilmiş olduğu belirtilen gerekçeli kararda, terörist Şafak Yayla’nın da bu evde kalmış olduğu anlatıldı.

İSTİNAF VE YARGITAY SÜRECİ

Kiraz’ın, 31 Mart 2015’te İstanbul Hakkaniyet Sarayı’ndaki makam odasında şehit edilmesine ilişkin İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince karara bağlanan dava dosyası, İstanbul Bölge Adalet sarayı Mahkemesi 3. Ceza Dairesince ele alındı.

İstinaf mahkemesi, 22 Kasım 2019 tarihindeki sonucunda, mahalli mahkemece 2 sanığa “Anayasa’yı ihlal” suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet ile 3 ayrı suçtan verilen 42’şer yıl, 3 sanığa da “silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan verilen hapis cezalarının yerinde olduğuna hükmetti.

Kararın bu 5 sanık yönünden temyiz edilmesi üstüne Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, sanıklar Murat Canım, Mustafa Koçak, Cengiz Hususi, Deniz Hususi ve Mithat Öztürk’e verilen hapis cezalarının onanmasını talep etti.

BAŞSAVCILIĞIN TEBLİĞİ

Başsavcılığın tebliğnamesinde, yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun elde edildiğinin belirlendiği kaydedildi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın makam odasında terör örgütü DHKP/C üyelerince şehit edilmesine ilişkin davada, sanıklara verilen cezaların onanması isteyerek, dosyayla ilgili tebliğnamesini Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Sanıklardan Mustafa Koçak, 24 Nisan 2020’de açlık grevi yapmış olduğu sırada yaşamını yitirdi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi de 3 Temmuz 2020 tarihindeki sonucunda, davada 4 sanığa verilen hapis cezalarını onadı. Daire, cezaevinde açlık grevindeyken ölen sanık Koçak ile alakalı hükmün vefatı sebebiyle bozulmasına karar verdi.


Kaynak: webhane.com

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?